Ortodontide Soru ve Cevaplar

Ortodontide Soru ve Cevaplar

Ortodonti Nedir? Ortodonti Uzmanı Kimdir?

Kabaca dişlerdeki ve çenelerdeki düzensizlikleri, uyumsuzlukları teşhis ve tedavi ile ilgilenen diş hekimliği branşıdır. Bu tedavileri uygulayan hekime ortodonti uzmanı adı verilir. Günümüzde çoğunlukla maddi kazanç elde etmek ortodonti hastalarını amiyane tabirle kaçırmamak için 3-4 haftalık kurslarla ortodonti tedavisi yapmaya kalkışan bir çok hekime rastlanmaktaysa da  normal şartlarda diş hekimliği eğitiminin üzerine en az4 yıl bir ilave eğitim sonucu ortodonti uzmanı olunabilir..

Hangi Problemler Ortodontik Tedavi Gerektirir?

Tedavi gerekliliği kişiden kişiye değişen bir kavram olsa da çapraşıklık, dişler arası aralık (diastema), derin ve açık kapanış, alt çene önde ve geride olması, üst çenenin önde ve geride olması, fırlaklık gibi bir çok problemde diş teli tedavisi gerekebilir ve ortodontik tedavi tavsiye edilebilir. Amaç düzgün ve problemsiz bir diş dizisi, iyi bir kapanış ve iyi bir gülüş estetiği elde etmektir.

 

Ortodontik Problemler Çürük ve Diş Eti Hastalıkları Oluşturur mu?

      Sezgisel olarak ortodontik sorunların, özellikle diş çapraşıklıklarının diş bakımını zorlaştırarak periodontal hastalık ve diş çürüklerine neden olduğu düşünülse de , modern çalışmalar , bu etkinin çok küçük olduğunu göstermiştir Bireyin istekliği ve motivasyonu ,oral hijyeni ,dişlerin nasıl sıralandığından daha çok etkiler. Maloklüzyonu olan bireyler diş çürüklerine daha eğimli değildir ve maloklüzyonun varlığı yada yokluğu ile periodontal problem gelişimi arasında sadece çok küçük bir ayrım vardır.

      Önceleri, oklüzyonun neden olduğu travmanın periodontal problemlerin oluşumunda de belirgin rol oynadığı düşünülürdü. Bununla birlikte son çalışmalar oklüzal travmanın periodontal hastalığın oluşumunda esas faktör olmadığını gösterdi. Plak kontrol edilirse periodontal hastalık olmaz, edilmezse periodontal hastalık gelişecektir. Hastanın okluzal durumunun, önceden var olan periodontal hastalığının tekrarlamasına neden olabilmesine rağmen, periodontal hastalık gelişiminde çok küçük bir değişiklik yapabileceği sanılmaktır. Diğer bir endikasyon ,uzun dönem ortodontik tedavi etkilerini gösteren iki çalışmaya dayanarak periodontal hastalık gelişimini önlemek için az miktarda ortodontik tedavi ihtiyacı varlığıdır .

National Instutale of Dental Research 'den 1970 'lerin sonunda elde edilen çalışmaların birisi Rachester üniversitesinde, diğeri ise Illinois Üniversitesinde yapılan ve 100 ' den fazla hastanın ortodontik tedavilerinin tamamlanmasından 10-20 yıl sonrasında dikkatlice muayenesini içeren çalışmalardır. Bu hastalar, tedavi edilmemiş, aynı yaş grubundaki bireylerle karşılaştırıldığında, periodontal durumlarının daha kötü yada dahi iyi olduğuna dair bir kanıt bulunamamıştır. Eğer oklüzyon, periodontal hastalık üzerinde büyük rol oynasaydı fonksiyonel oklüzyonlarının ortodontik tedavi sonucu düzeltilmesi ile periodontal sağlık üzerinde olumlu bir etki gerçekleşmesi gerekirdi.

Diğer yandan bazı diş eti hastalıkları uzmanları , daha önceden ortodontik tedavi görmüş bireylerde periodontal problemler için tedavi ihtiyacı olanların orantısız sayısına işaret eder ve ortodontik tedavi sırasında oluşan enflamasyona bağlı olarak uzun dönem zararlı periodontal etkilere olabileceğini öne sürerler . Ortodontik tedavinin, periodontal problemlere neden olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur. Periodontistlerin önceden ortodontik tedavi görmüş hastaları görmeleri olasılığı daha yüksektir. Fakat bu hastalarda periodontal hastalık gelişme olasılığı yüksek olduğundan değil peridontologlar, bir grup dental tedaviye ihtiyarcı olan hastayı inceledikleri içindir.

Hollywood Smile Nedir?

 Ön iki diş aynı hizada onun yanındakiler yarım mm kısa köpek dişleri ön dişlerden yarım mm uzundur ve dudak kenarları ile dişler arasındaki bukkal koridor genişlemiş karanlık bölge azalmıştır. Kişi gülünce en arka azı dişler bile gözükür çok hoş ve çekici bir gülüş estetiği sağlanmış olur. Araştırmalar göstermiştir ki bu şekilde gülüşe sahip bireyler çok daha çekici, inandırıcı ve etkileyicidir.  İkna kabiliyetleri yüksektir.

Ortodontik Tedavilerde Ağız Bakımı Nasıl Olmalıdır? Diş Telleri Nasıl Fırçalanmalıdır?

Normal fırçalamaya göre fırçalama süresi biraz arttırılmalıdır. Fırça ayda bir değiştirilmeli bir fırçalama en az 3 dakika sürmelidir.

Günde 1 kere de arayüz fırçası kullanılmalıdır.

Ortodontik Problemler Fonksiyonel Sorunlara Neden Olur mu? Konuşma ve Eklem Sorunları Oluşturur mu?

Açıktır ki eğer sadece birkaç diş birbirine temas ediyorsa hasta zorlukla çiğneyecektir. O yüzden kesindir ki , maloklüzyon fonksiyonel problemlere neden olur .Bu durum , çiğneme aktivitesi ve etkinliği için kısmi olarak doğrudur . Bazı maloklüzyonlar da, hastalar yemek yemede zorluktan şikayet ederler .Bazı hastalar , baş edemedikleri bazı yiyeceklerden sakınmayı öğrendiklerini söylerler .Aynı hastalar , genellikle ortodontik tedavi sonrası daha iyi yemek yiyebildiklerine işaret eder ve çiğneme kolaylığını ortodontik tedavinin esas avantajı olduğunu düşünürler .Ortodonti uzmanlarının problemi , çiğneme aktivitesini ölçen bir enstrümanın eksikliğidir .Bir çürük görüldüğü zaman saptanabilir , bir gözlemci , çocuğun yürüyüşünü veya tökezlemesini not edebilir .Peki ya çiğnemenin eşdeğeri nedir ?Bu alanda acil olarak klinik çalışmalara ihtiyaç vardır .

Maloklüzyon, ortodontik problemler ve konuşma problemleri arasındaki ilişki de bazı hastalarda belirgindir. Bazı maloklüzyonların varlığında belirli seslerin söylenmesi zor ve imkansız olabilir ve etkili konuşma terapisi , öncelikle ortodontik tedaviyi gerektirebilir .

Değerlendirme , aynı zamanda maloklüzyona  da neden olabilen konuşma problemlerine neden olan sinirsel ve kassal problemler nedeniyle zorlaşır . Maloklüzyonun konuşma problemine mi neden olduğu veya da olayın karşılıklı olarak mı geliştiğini anlamak zor olabilir.

Ortodontistleri en çok endişelendiren ve maloklüzyonla ilişkisi kesinleşmemiş problem çene ekleminde ( TME) ve çevresinde ağrı ile kendini gösteren çiğneme zorluğudur. Tempora mandibuler Eklem (TME) , patolojik değişiklere uğramış olabilir ,fakat sıklıkla ağrı ile sonuçlanan  kas spazmına ve yorgunluğa bağlıdır .

Maloklüzyon ile TME ilişkisi arasında yüksek bir ilişki yoktur. Bununla birlikte bazı korelasyonlar istatistiksel olarak belirgindir. En yüksek korelasyon TME' nin oklüzyondan etkilenme oranı %10- %15 'e denk gelen 0,3- 0,4 arasındadır .Kaslarda ağrı ile gelen hastaların çoğunluğunun strese bağlı olarak diş sıkma ve gıcırdatma hikayesi vardır .

Sonuç olarak , bazı maloklüzyon tipleri , hastanın parafonksiyonel ( yanlış foksiyon)  aktivite ile kendine zarar vermesini kolaylaştırabilir .

Bazı klinisyenler, oklüzyondaki küçük kusurların diş sıkma için trigger nokta oluşturabileceğini düşünür ve bu durumda oklüzyonun düzeltilmesi herkes için endikedir. Bu konuda bilimsel kanıt eksiktir. Bununla birlikte orta derecede maloklüzyonu olan bireylerin sayısı TME hastalarınınkinden çoktur. Ama yine de , eğer bir hasta strese artmış oral muskuler aktivite ile yanıt veriyorsa , uygun olmayan oklüzal ilişki problemi kontrol etmeyi daha da zorlaştırır. Bu nedenle çiğneme kaslarında ağrı ve spazma neden olan maloklüzyon , ortodontik tedavi için veya oklüzal terapi için endikasyon gösterebilir. Açıktır ki , eğer problem eklemde bir patolojik durumu da içeriyorsa , ortodontiyi de içeren oklüzal terapinin herhangi bir formu probleme kesin çözüm sağlamayacaktır .

Ortodontik tedavinin TME üzerindeki etkisi de tartışmalıdır .Son çalışmalarda olduğu gibi oklüzyon ve TME fonksiyonu arasındaki zayıf ilişki ortodontinin küçük bir etkisi olacağını gösterebilir .Bazı diş hekimleri tarafından öne sürülen premolar çekimi veya interark elastiklerin TME  'de problem yaratacağı kesinlik kazanmamıştır .

Ankara Ortodonti Uzmanı Tavsiye Edermisiniz?

Ortodonti de herkesin görüşü farklı olabilir ve hastanın hekime güveni çok önemlidir. O yüzden birkaç ortodonti uzmanından fikir almanız mantıklı olabilir. Ama sonuçta nerede ve kimde tedavi olmaya karar verişeniz diğer ortodonti uzmanlarının söylediklerini unutun.

 

 

 

Estetik ve Psikolojik Sorunlar ile Ortodontik Tedavi İhtiyacı Arasındaki İlişki Nedir?

            Dişlerin ve yüzün görünümü hakkındaki kaygıların ortodontik tedavi için temel motive edici faktör olduğu kabul edilmektedir. Belirgin maloklüzyonlar, büyük bir sosyal engel oluşturabilmektedir. Yüz ve diş deformitesi olan bireyler, hayata uyum sağlamalarını zorlaştıran sosyal tepkilerle karşı karşıya kalabilmektedirler.

           

Algılanan diş ve yüz görünümünün estetik ve sosyal yönleri, ortodontik tedavi kararında, klinik durumdan daha etkili olabilir. Çünkü, itici bir dış görünüş sıklıkla hoşa gitmeyen sosyal tepki ve negatif bir tip  oluşturur.

           

Yüzün şekil bozukluğunun neden olduğu psikolojik sıkıntılar, anatomik yapı bozukluğunun miktarı ile direk orantılı değildir. Şiddetli şekil bozukluğu olan kişi, sürekli gelen olumsuz tepkilere karşı savunma teknikleri geliştirmiştir. Geride konumlanmış çene, düzensiz üst kesiciler gibi daha az belirgin problemi olan bireyler ise bazen alay konusu olabilir. Bu, önceden tahmin edilemeyen tepkiler anksiyeteye neden olabilir ve güçlü olumsuz etkileri olabilir. Diğer yandan, iyi bir dental görünüm, diş ve gülüş estetiği, tüm insanlar tarafından arzulanmaktadır ve meslekte başarılı, prestijli olmayla yakından ilişkilidir.

           

1975 yılında Amerika Savunma Bakanlığı, Milli Araştırma Komiresinden(NRC), önemli engel teşkil eden ortodontik durumları içeren bir araştırma yapmasını istedi ve ortodontik tedavi ihtiyacı olan personelin seçilmesinde kullanılacak anahtar belirlendi. Sonuç bildiren rapor, ortodontik tedavi ihtiyacında etkili faktörleri ortaya koydu ve psikolojik yönü vurguladı. Tavsiyelere göre ortodontik problem fonksiyonel veya psikososyal olabilirdi ve tedavi ihtiyacı kararında her iki faktörde göz önüne alınmalıydı. Eldeki en iyi kanıt Amerikan çocuk ve gençlerinin yaklaşık %5'i ciddi maloklüzyonlara sahip olmasıdır. Bu hastalarda hem fonksiyonel, hem de psikososyal yön belirgindir. NRC komitesinin tavsiyelerinin ileri derecede maloklüzyonlu bireylere odaklanmasına rağmen, onların yaklaşımı ortodontik tedavi ihtiyacı ve değerlendirme süresinde göz önüne alınması gereken faktörler açısından mükemmel bir perspektif sağlar. Estetik kaygılar bireyin hayatını etkileyebileceğinden, maloklüzyonun estetik komponenti küçümsenemez.

Ankara Ortodonti Hastanesi var mı?

Ortodonti hastanesi diye bir şey yok. Diş hekimliği fakültelerinde (Gazi, Hacettepe, Ankara..v.b) Ortodonti Anabilim Dalları mevcut. Buralarda hem hasta tedavileri yapılmakta hem de eğitim öğretim faaliyetleri yürütülmektedir.

Şeffaf Diş Telleri Nedir? Fiyatları?

Porselen ya da kompozit yapıda klasik metal braketlerin aksine diş renginde braketleri ifade eder. Vakaya göre değişmekle birlikte klasik metal braketlere göre biraz daha pahalıdır. Esas fiyatı ortodonti uzmanınız muayeden sonra size söylecektir.

Lingual Ortodonti, İçten Diş Teli Nedir?

Braketlerin dişlerin dış yüzeyleri yerine dil tarafına bakan yüzeylerine yapıştırılarak uygulanan tedavi yöntemidir. Gizli tel, Görünmez diş teli de denilebilmektedir. Fiyatları klasik ortodontik tedavilere göre yüksek olabilmektedir. Fiyat konusunda diş hekiminize danışmalısınız

Özel Büküm Diş Telleri Var mıdır?

Ortodontist vakaya göre size özel olarak diş teli bükebilir.

Ortodontik Tedavi İsteği, Ortodonti Fiyatları Nedir?

            Nasıl diş problemi olan her hasta tedavi olmak için çabalamıyorsa, diş çapraşıklığı (şiddetli olsa da) olan her hasta da ortodontik tedavi için çaba göstermez. Hastalar, sıklıkla kendi sezgilerine, diş hekiminin tavsiyelerinden daha fazla güvenirler. Eğer tedavi ihtiyacı tahmini maloklüzyonun psikososyal yönünü de kapsıyorsa tedavi isteği ve ihtiyacı birbirine daha yakın olur. Ne yazık ki, çeşitli maloklüzyon tiplerindeki hastalar ile tedaviye ihtiyacı olduğunu düşünen hastaların karşılaştırmasını içeren bir veri yoktur. 1970'lerde USPHS verilerine göre, algılanan tedavi ihtiyacı, sosyal ve kültürel koşullara göre farklılık göstermektedir. Kentlerde yetişen çocuklar( anne-baba ve çevrenin etkisiyle) sıklıkla, kırsal kesimde yetişenlere göre daha çok tedaviye ihtiyaçları olduğu düşünmektedir. Oklüzal bozukluklar ise her iki bölgede de benzer orana sahiptir. Tipik orta sınıf çocuklarının %35'i ise yine aile ve çevrenin etkisiyle tedaviye ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. Bu tedavi ihtiyacı kararında ve tedavi isteğinde yüz görünüşü major faktördür.

           

Tedavi isteğinde ailenin geliri de önemli bir etkendir. Ankara da ortodontik tedavi fiyatları ortodontik tedavi merkezlerine göre değişiklik gösterse de. Daha yüksek gelirli ailelerde, daha büyük ortodontik tedavi talebi olma eğilimi vardır. Daha yüksek gelirli gruplar, ortodontik tedavi ücretini daha kolay karşılar ve daha yüksek sosyoekonomik düzeydeki gruplar  fasial görünüşe daha çok önem verir ( Kaynak Profit).

           

Tedavi talebi konusunda finansal düşünceler, taksitli  ödeme planı ile daha da açığa çıkmıştır. Ortodonti fiyatlarında taksitli  ödeme planı uygulandığı zaman, tedavi olan bireylerin sayısı önemli ölçüde artmıştır. 3 bölümlü ödeme planı daha yaygın olarak kullanılabildiğinde, topluma tedavi ihtiyacı olan bireylerin oranına yani, %35'e yaklaşacaktır ( Kaynak Profit).

           

Ortodontik tedavinin etkinliği çok az çalışmada konu olmuştur. Bu alan şimdi, profesyonel alanda karşıt noktaların stimüle ettiği araştırmalara konu olmaktadır. Profesyoneller aynı zamanda, yeni teknik yaklaşımların bombardımanına uğramaktadır ve Class II maloklüzyon için geleneksel sabit tedaviye karşı fonksiyonel apareylerin kullanımı gibi farklı tedavi yaklaşımlarını karşılaştırmaya yönelmektedir.

           

Karışık dişlenme döneminde durdurucu erken tedavinin  etkinliği konusunda yapılan iki erken tedaviden elde edilen veriler, bu tür bilgilerin önemi örneklenmektedir.

           

Burlington, Ontario'da 1950'de yapılan uzun dönem büyüme kayıtları ile bilinen çalışma ve 1970'de Pernsylvania Üniversitesinde yapılan çalışmaların her ikiside gösterdi ki, çocukların sadece %15'inin ebeveynleri, çocukların ortodontik tedavi ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. (Bunların %95 ortodontist muayenesi sonrası tedavi ihtiyacı olduğunu düşünmüştür.) Diğer bir deyişle, ortodontik tedavi karışık dişlenme döneminde başlarsa, ileride daha az problemle karşılaşılacaktır. Daha sonraki tedaviye genellikle çocuğun gelişim döneminde ihtiyaç olacaktır. Preventif(önleyici) ve interseptif(durdurucu) tedavi, son 30 yıldan beri çocuk diş hekimliğinde de öğretilmektedir ve pek çok diş hekimi bu tedavinin sanıldığından daha yararlı olduğuna inanmaktadır.

           

Ortodontik tedavi için en büyük neden anterior dişlerin düzeltilmesidir ve ideal sıralanma, aktif tedavinin sonunda ortaya çıksa da bunun çok uzun süre sabit kalmadığı bilinmektedir.

           

Ortodontik tedavi yapılan veya yapılmayan  bireylerde alt keser çapraşıklığı çoğunlukla yetişkinlerde görülmektedir.

           

Çapraşık dişler düzeltildikten sonra relaps riskini azaltmak için, modern ortodontide diş çekimi konusu gündeme gelmiştir. Çekimsiz tedavi, tedavi sonrası dönemde relapsa eğilimli görünse de çapraşıklığın geri dönüşü çekimli tedavilerde bile oldukça sıktır. Uzun dönem mükemmel stabilite de düzelme için ortodontik tedavinin çeşitli dönemlerinde ki etkinliğini değerlendirmek önemlidir.

            Son dönemde, National Instute of Dental Research ortodontik tedavi etkinliği üzerine özel bir konuda (alternatif Class II maloklüzyon tedavileri için) fon ayırmıştır. Class II hastalarda erken tedavinin (preadölosan) geç tedaviye (adölosan) karşı ele alındığı çalışmadan gelen ilk sonuçlara göre, belirli büyüme modifikasyonu elde edilebilir. Bununla birlikte bu değişikliklerin tüm hastaların göreceği compresive tedavi fazında da, stabil kalıp kalmayacağı kesinleştirmiştir. Büyümesi bitmiş hastalardan ortodontik kamuflajın cerrahi-ortodontik düzeltme ile karşılaştırılmasında, her iki tip tedavi de bukkal oklüzyonun düzeltmiştir. Bununla birlikte tedavinin sonucunda ortodontik cerrahi ile tedavi edilen hastaların %95'inde, sadece ortodonti ile edilmiş hastaların ise %74'ünde kabul edilebilir overjet oluşmuştur. Şu anlaşılmaktadır ki, adölosanlarda başarılı ortodontik tedavi, eğer overjet 10mm den daha büyükse olası değildir. Bundan başka eğer, iskeletsel displazinin diğer belirtileri mevcutsa, cerrahi başarılı bir tedavi için gereklidir.

           

Tedavi etkinliği ile ilgili datanın hala sınırlı olmasına rağmen ortodontik tedavi gören hastaların çoğunluğunun tedaviden faydalandığını düşünmesi, sonuçlarından mutlu olması, ortodontistlerin içini rahatlatmaktadır. Bu şekilde de sosyal-davranışsal tedavi ihtiyacı komponenti de  şekillenmiş olur.

Gömük Köpek Dişleri Nasıl Sürdürülür?

Özellikle üst köpek dişleri olmak üzere bazı dişler sürmeyip gömük kalabilir. O zaman diş ameliyatla bulunup üzerine braket yapıştırılır ve ortodonti doktoru tarafından sürdürülür.

Hangi Yaşlarda Ortodontik Tedavi Yapılabilir?

Problem dişleri ilgilendiriyorsa ve diş ve çevre dokular sağlıklı ise her yaşta diş teli takılabilir.

           

Ortodontik Problemlerin Nedenleri Nedir?

            Herhangi bir problemin sebebinin teşhis içinde yer alması gerekliliği yaygın olarak kabul edilir. Bu yüzden erken dönemlerinde, bakteriyel ve viral hastalıkların tanımlanması, problemlerde neden olan ajanların tanımlanmasına yol açmıştır. Ne yazık ki, tek başına, açıkça tanımlanabilen bir ajan her zaman belirgin değildir ve bakteriyel  hastalıklarda başka etkenler düşünülmelidir. Örneğin, nezle olmamızın tek nedeni virus ile karşı karşıya kalmamız değildir. Aynı zamanda vücut direncinin o anda düşük seviyede olması da etkendir. Maloklüzyon patolojik değil etyolojik bir problemdir. Genetik ve çevresel faktörleri maloklüzyon gelişmesinde etken sayarız. Çoğunlukla hangi maloklüzyonun hangi genetik temelde, hangisinin çevresel etkenlerle, hangisinin kombine etkenlerle oluştuğunu ayırt etmek mümkün değildir.

           

İki durumda hastayı, bu kategorilerden birine sokmak kolaydır. Örneğin, kronik parmak emme alışkanlığı olan anterior open-bite'lı yani ön açık kapanışlı bir hastada problem lokal nedenlerden dolayı oluşmaktadır. Bir veya daha fazla diş eksikliği olan normal dentisyonlu bir hastada problemin orjini genetiktir. Bununla birlikte yine de ortodontistlere gelen hastaların çoğu kolaylıkla kategoriye yerleştirilemez.

           

Sendromlar'ın ortodontik sorunlar üzerine etkisi var mıdır?

            Ortodonti hastalarının küçük bir kısmı ağız dokularını etkileyen bazı genetik sendromlardan etkilenmiştir En yaygın ortodontik problem, yarık dudak ve yarık damaktır. Bununla birlikte fasial yarık vakalarında pek çok etken vardır. Sadece genetik durum etken değildir.

           

Bir hastanın belirli bir sendromu olduğunu bilmenin en önemli yanı, normal paternde büyümeyecek olan bu bireyin gelecekteki büyüme ve gelişiminin tahminini kolaylaştırmasıdır. Bazen, bir sendromun farkına varmak neden olan gen ve genlerin ekspresyonunun tamamlanmamış olması sebebiyle zordur.(purtial penetrance olarak  adlandırılır) Eğer bir genetik sendromdan şüpheleniliyorsa, ortodontist hastayı sendromun özel belirtileri açısından değerlendirmelidir. Pek çok üniversitenin tıbbi merkezlerinde kraniofasiyal ekipleri vardır. Bu grupların listesi American Cleft Palate Association' dan elde edilebilir. Bu tür durumlarda diş kron ve köklerin morfolojisi genetik bulguları taşır. Anormal bir diş yapısı olan hasta, kulak, el veya diğer deformiteler açısından dikkatle muayene edilmelidir.

Genetik ve ortodonti ilişkisi nedir?

            Pek çok maloklüzyonun genetik komponenti olduğu konusu  büyük kabul görmektedir. Bununla birlikte, bir problemin ne kadarının genetik, ne kadarının doğumsal veya doğum sonrası çevresel faktörlere bağlı olduğunu saptamak oldukça zordur. Soy ağacının hastaların aile hikayelerini ortaya çıkarmasına rağmen bunlar hastanın dentofasial mirasının esas paternini göstermez. Kraniofasiyal ve dental karakterlerin poliyenik kalıtımı nedeniyle basit metodlar, çoğu maloklüzyonun genetik komponentini ortaya çıkarmaz. Bununla birlikte belirli maloklüzyonlar, ailesel geçiş gösterir, bazı Class III ve bazı open-bite problemleri gibi. Devam eden mandibular büyüme ve gerçek prognatizm gelişimi ailede bu tür bir durum varlığında daha sık görülmektedir. İkiz ve üçüz çalışmalar, monozigotik bireylerde yüksek bir uyum gösterdi. Buda maloklüzyonun geniş bir herediter komponenti olduğunu gösterir.

           

Bolton-Brush büyüme çalışması ve Hars-Johnson iskeletsel karakteristiklerin hereditesinin yüksek olduğunu öne sürdü, fakat dental karakteristikler için düşüktü. Fasial özellikler ve çene ilişkisi, maloklüzyonun karakterini belirler ve herediter komponent mümkündür, bununla birlikte dental varyasyon, sıklıkla çevresel faktörlerden etkilenme eğilimindedir.

            İntraüterin ve Neonatal Çevre

            Ebeveynelerin, çocuğun doğum sırasındaki travmaya bağlı olarak genetik sendromlu olduğu inancı sıklıkla karşımıza çıkar. Doğum travması veya intraüterin çevreye bağlı dentofasial problemler nadirdir. Bir nadir ama ciddi intraüterin çevreye bağlı durum, fetal büyüme sırasında basınçlara bağlı olarak yüz gelişiminin bozukluğudur. Bu türün en yaygın problemi Pierre Robin anomalisidir.

            Postnatal Çevre

Postnatal çevrenin maloklüzyon etyolojisindeki rolü üzerinde şiddetli tartışmalar devam etmektedir. Bu konuda çevre, tüm nongenetik etkiler ve kısmi olarak kas fonksiyonu ile nöromüsküler adaptasyon ile ilgiliydi.

           

Büyüme paterninin değişmesinin mekanizması, çevresel etkilerin oklüzal bozukluk yaratması şeklindedir. Genetik etkiler de büyümeyi etkilediğinde, büyüme problemlerinin çevresel mi herediter mi olduğuna karar vermek zordur. Eğer hem herediter hem çevresel etki varsa, problemin hangi kısmının çevresel, hangi kısmının herediter etki ile oluştuğunu anlamak zordur. Ama yine de ayırt edebilmek önemlidir çünkü ortodontistin herediter veya çevresel etkiye bağlı oluşmuş maloklüzyona karşı tedavi yaklaşımı değişir.

           

Edward Angle'a göre her birey ideal oklüzyona sahip olabilir ve bir maloklüzyon ortaya çıktığında ise, çevresel faktörler ideal büyüme potansiyelini engellemiş demektir. Ortodonti pratiğinde çeşitli egzersizler ve fizik tedavilerinin kullanım, Alferd P. Royers tarafından bulunmuş ve çevresel faktörlerin, genetik faktörlerden ayrı bir önemi olduğu inancına dayanmaktadır. Diğer yandan, çekimli tedavinin ortodontik tedavi içinde yer alması 1930-1940'lı yıllara denk gelir, herediter  olarak diş büyüklüğü ve çene boyutları arasında uyumsuzluk fikri ile doğmuştur. Çekim felsefesi, çevresel faktörlerin etken faktör olarak tümünün reddine eşlik etmiştir.

           

Büyüme probleminin iskeletsel maloklüzyona yol açtığına inanan ortodontistler, eğer büyüme paternini değiştirmek için küçük bir umut varsa, dentisyonu, iskeletsel paterne adapte etmeyi amaçlarlar. Aynı çevresel etkilerle belirlenmiş büyüme problemlerinin, çeveresel etkiyi değiştirmeye çalışmada aktif rol oynayacağına inanan ortodontistler, teröpodik başarıyı bir sonuç olarak kabul ederler. Amerikan ortodontisinde fonksiyonel apareylerin tekrar yer alması ile, çevresel faktörlerin etken olarak önemi arttı. Maloklüzyonların çevresel faktörlerin nedenleri hakkındaki bilimsel araştırmalar, hayvan deneylerine dayanmaktadır.

           

Kesin olmayan deneysel çalışmalarda büyüme geniş ölçüde modifiye edilmiş ve bazı durumlarda büyüme stimüle edilmiştir. İnsanlarda yapınla çalışmaların bazı sonuçları insana direk uygulanabilen hayvan çalışmalarını desteklemiştir. Diğer fonksiyonel apareyler daha az ümit vericidir. Bu soruların, uzun zamandır çalışıldığı göz önüne alındığında, büyümenin major bir yolla stimüle edildiğini destekleyen bilgi çok azdır.

           

Eğer uygun olmayan çevresel faktörler maloklüzyona neden oluyorsa, hangi fonksiyonel etkilerden şüphelenilmeli ve bu etkiler nasıl yönlendirilmelidir? Son yıllarda yapılan form-fonksiyon ilişkisi çalışmaları bu kompleksi açıklamıştır ve diş pozisyonu üzerindeki etkileri aydınlatmıştır. Şimdi sonuç açıktır ki, dişlere karşı yumuşak dokudaki kuvvetin süresi, büyüklüğünden daha önemlidir. Hatta küçük kuvvetlerin saatler içinde dişleri hareket ettirme potansiyeli vardır. Diğer yandan, daha ağır kuvvetler, yutkunma ve konuşma sırasında tesir etmiştir ve daha da ağır kuvvetler, çiğneme sırasında etki göstermiştir ve bunlar kısa süreli olduğu için dişler üzerinde küçük etkileri olmuştur.

           

Davidavitch ve arkadaşlarının kedilerle yaptığı çalışma cyclic AMP'de periodontal ligamentte değişiklikleri sağlamak için yaklaşık 4 saat kuvvet uygulamanın gerekli olduğunu gösterir. Cyclic AMP, hücresel cevapta sekonder Messenger sistemini oluşturur. Bir cevap oluşması için geçen kuvvet süresi, ortodontik diş hareketi üretmek için gerekli olan süreyi belirleyen hasta ile klinik deneyime bağlıdır. Önceleri anterior openbite'a neden olduğu düşünülmesine rağmen yutkunma süresindeki dil kuvvetinin süresi etkili olmak için çok kısadır. Bu nedenle, kişinin konuşma şeklinin diş pozisyonu üzerindeki etkisi şüphelidir. (Yıllar önce Fransız yazarların, İngilizlerin dişlerindeki protrüzyona, konuşmadaki 'th' sesinin neden olduğunu savunmalarına karşın)

           

Diğer yandan emme alışkanlıkları saatler boyunca sürebilmektedir ve yumuşak dokuya baskı yaparak dişlerde pasif olarak harekete neden olabilmektedir. Maloklüzyon üzerindeki çevresel araştıran bir çalışma 3 konu üzerinde odaklanmıştır:

  • Uzun süreli alışkanlıklarà Primer olarak emme alışkanlığı
  • Baş postürünün etkisi, mandibula ve dilà Çünkü postur yumuşak doku üzerine gelen basıncı belkirler.
  • Diş erupsiyonu üzerindeki etkiler

Parmak emme alışkanlığının maksiller kesicilerde protrüzyon ve anterior open-bite'a neden olduğu bilinmektedir. USPHS epidemiyolojik araştırmaları,parmak emme alışkanlığının bu her iki ortodontik problem ile ilişkili olduğunu ortaya koydu.İlginç olan open bite'lı çocukların sayısının ,parmak emme alışkanlığı olanlardan fazla olmasıdır.Tersi doğru değilse de hemen  hemen tüm open bite olan çocukların parmak emme alışkanlığı vardır.Parmak emme süresi belki de open bite' a neden olup olmadığını belirler.(Bir gündeki saat sayısı).

Başın postürü, alt çene,dil ,dişler üzerinde basınç oluşturur ve dişlerin pozisyonlanmasında etkilidir.Başın postürü aynı zamanda yüz oranları ve fasiyal büyüme üzerinde etkilidir.Baş önde, çenenin uzunlamasına konumlanması,uzun yüzün oluşmasına neden olur.Bilimsel  tarihte neden ve etki arasındaki farkın anlaşılamaması sonucu oluşan hatalar-yanlışlar vardır.Postürdeki varyasyonlar yüz oranlarında etkili olmayabilir.Postür ve yüz oranları bilinmeyen bir çok faktörle ilişkili olabilir.Son yıllarda uzun yüzün ağız solunumu nedeniyle iskeletsel open bite lı hastalarda görüldüğü belirtilmiştir.Burun ve ağız solunumuna bağlı değişiklikler postural değişikliklere neden olabilir.Linder- Aronson İsveç çocuklarında tonsillektomi veya adenoidektomi yapılan grupla,tedavi edilemeyen grubu kıyasladığında yüz yüksekliğinde tedavi edilmeyen grupta artış olduğunu belirtmişlerdir.Tonsillalar ve adenoidlerin konum değişikliğinin bu farklılığa neden olduğu belirtilmiştir.Diğer yandan Linder-Aronson tarafından belirtilenler şüphesiz doğru olmasına rağmen,uzun yüz vakalarının bazılarının bu nedenle oluştuğu, hepsinin bu sebeple olmadığı bilinmektedir.İngiliz araştırmacılar 1950'lerde üst solunum yolları enfeksiyonlu enfeksiyonlu çocukların aynı insidansda maloklüzyona sahip olduğunu açıklamışlardır.bir çok hastada,ağız solunumu fasiyal büyümeyi etkileyen önemli faktörlerden olmayabilir.Günümüzde nazofaringeal cerrahi ortodontik anomalinin engellenebilmesi için yapılır hale gelmiştir.                  

Dişlerin erupsiyonu üzerindeki etkiler maloklüzyonun oluşmasına neden olabilir. Periodontal ligament dişlerin yükselmesinde oklüzyona gelmesine yardımcı olur.Böylece erupsiyon süresince çene büyümeye devam eder.Fasiyal yüz yüksekliği artar.Erupsiyon kuvveti ile oluşan mekenizma,her ne kadar PDL nedeniyle oluştuğu bilinse de tam olarak açıklanamamıştır.    Eğer dişte sürme problemi varsa ya yumuşak dokudaki baskılardan veya mekanik engellerden kaynaklanabilir. Bir diğer olasılıkta sürme engellerinden mekanizmasının kendinde oluşabilecek problemlerdir. Son zamanlara kadar bu olasılığa önem verilmekteydi ancak posterior open-bite'lı hastalarda anormal PDL ve erüpsiyon mekanizması ile ilgili başarısızlıkların etkili olduğu anlaşılmıştır.

           

Sonuç olarak, maloklüzyona sebep olan bir faktör de travmadır. Ankiloza ve erüpsiyonda başarısızlıklara neden olabilir. Mandibular travma, mandibular kondil de kırığa neden olarak, kondil deplasmanına ve kondiler fragmanda rezorbsiyona neden olabilir. Sıklıkla mandibular travma görülebilir. Bazen minimal ağrı olması nedeniyle kazanın hemen sonrasında teşhis konulmasının gecikmesine neden olabilir. Kondiler fraktürün olduğu erken yaşlarda rejenerasyonun ve gelişimsel büyümenin de etkisiyle sonuçlar iyi olurken %10-%15 oranında, erken fraktürlerden sonra büyümede gerileme olduğu çok az bir kısmında büyümenin artış gösterdiği belirtilmiştir. Kuzey Kaliforniya Üniversitesindeki cerrahi-ortodontik tedavi gereken hastalarda, yaklaşık %5'inin erken kodiller fraktür nedeniyle cerrahi operasyona ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir. Bu hastaların bir çoğunun başlangıçtaki teşhisi yanlıştır. Yerinde ve zamanında yapılan kondiler büyümenin yönlendirilmesiyle ilerde oluşacak problemler azaltılmış oldu. Mandibulada unilateral büyüme yetersizliğinin, ilerde mandibulada fraktüre neden olabileceği de unutulmamalıdır.

Çapraşıklık ve Düzensizlik: Çekimli ya da Çekimsiz Ortodontik Tedavi?

Ortodontide Diş Çekimi Gerekli midir?

Kabul edilebilir bir estetik ve stabilite kriterleri için ortodontist sıkça diş çekimini düşünür. 1921 de Case belirtilenleri gözlemlemiştir;

Dişler ne kadar düzensiz, çapraşık, malpoze olsa da ark içinde uygun yerlerine ve normal okluzyona daima yerleşebilirler; bundan dolayı ötekilerine kıyasla dişlerin ilişkilerinin çok uzak olduğundan, dental malpozisyon çekim için bir esas olarak dikkate alınmamalıdır. Güvenli olabilen dişlerin çekimi için tek sebep fasial protruzyon üretilmeden dişin pozisyonunun düzelmesi mümkün olmayan durumlardır.

Günümüzde Case'in görüşüne ekleyeceğimiz tek şey, bazı vakalarda malpoze dişlerin çekimsiz sıralanması, sonucun stabilitesini önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Eğer estetik ve stabiliteyi ortodantide çekim için geçerli kriterler olarak kabul edersek, bir çocukta yüzün yetişkinliğinde neye benzeyeceğinin ve yeni fonksiyonel çevrenin tedaviden sonra ne olacağının belirlenmesini ne kadar iyi yapabiliriz?

Cevabın bir kısmına Tweed tarafından 1945'te değinilmiştir. O bulmuştur ki, çekimsiz tedavi ettiği bir grup hastada dental kollapsa doğru çok büyük bir eğilim olmaktaydı. Tedavi sırasında bu dentisyonlar genişletildiği için bu vakalarda arkların kontraksiyona eğilimli olduğunu görmüştür. Bu hastalarda diş çekimi yaptığında ve boşluk kapattığında stabilite iyileşmiştir. (Fakat günümüzün verileri diş çekiminin uzun ? dönem stabilitede bir garanti olmadığını göstermektedir.) Diş çekimi sonrası yeniden tedavi yapıldıktan sonra Tweed'e göre bu hastalarda profil de ayrıca oldukça düzelmekteydi çünkü aşırı protruzyon düzelmekteydi.

Vurgulamak da fayda vardır ki Tweed'in vakaları başlangıçta çekimsiz tedavi görmüşlerdi ve daha sonra çekimle yeniden tedavi edildiler. Ortodontistler öncelik temelinde çekim kararını her zaman veremeyebilirler. Dişler çekilmediğinde profilin neye benzeyeceğinin tahmin edilmesi her zaman mümkün olmayabilir. Seri çekimin gerçekleştiği bazı mixed dentisyon vakalarında sonradan tüm daimi dişler için yeterli yer geliştiği görülmüştür.

Margolis, çapraşıklık çözmede en etkili çekim stratejisinin, çapraşıklığın olduğu yere en yakın yerden premolar çekim görünüşü duyurmuştur. Birçok hastada kesici çapraşıklığı olduğu için, çoğu vakada birinci premolar çekimini gerektirmektedir. Malesef, bu kural bir çok vakada anterior dişlerin fazla retraksiyonuna yol açmaktadır. Carey ve Williams çapraşıklığı kaldırmada ikinci premolar, hatta birinci molar çekiminin ortaya çıkardığı faydaları gösterdiler fakat bu aynı zamanda anterior dişlerin retraksiyon derecesini küçültmektedir. Son zamanlarda aynı sebepten ikinci molarların çekimi savunulmaktadır. Bu teoriye göre fazladan yer kazancı sağlanır ve üçüncü molarların ikinci molar pozisyonunda süreceği var sayılır. Bazı vakalarda ikinci molar çekilmesi bir alternatif olmasına rağmen, ikinci molar çekiminin; çekimsiz tedavi sonrası üçüncü molar çekimine göre çok fazla stabilite göstereceğine dair kaynak bulunmamaktadır.

Son zamanlarda çekimsiz tedavi savunucuları, arkların erkenden, mixt dentisyondayken genişletilmesini savunmaktadır. Böylece Angle ve Tweed dönemlerinde denenen bazı estetik ve stabilite problemlerinin üstesinden gelinebilinir. Bunu destekleyen uzun dönem verisi henüz bulunmamaktadır ancak bu yanılış olduğu anlamına gelmez, yalnızca denenmemiştir.

Ortodontide çekim hakkındaki görüşlerimizde aşırı olma eğilimindeydik. Angle döneminde herhangi bir vakada çekim yapmak bir günah olarak kabul ediliyordu. Daha sonlarılar Tweed ve Begg etkileriyle neredeyse tüm düzensizlikler çekim vakaları haline gelmişti. Son zamanlarda pendulum yeniden çekimsiz tedavi üzerinde kuvvetle durdu. Yıllardır ortodontisler çekimli yada çekimsiz tedavi karanın zor olduğu çok az sayıda sınırda vaka olduğu görüşündedirler. Border line kategorisi muhtemelen düşündüğümüzden çok daha fazla vakayı kapsamaktadır. Uygun yüz görünümü yönlendiremediğimiz ve tahmin edemediğimiz birçok yapının büyümesinden etkilenir (yumuşak doku, burun, çene ucu). Dentisyonun stabilitesi, çok azını bildiğimiz ve çok azını kontrol edebildiğimiz faktörlere bağlıdır.

Önemli bir etkileşim; mandibulanın pozisyonundaki vertikal ve horizontal değişikliklerin ilişkisidir. Örneğin; overjet ve deepbite'a sahip bir hastada, konvansiyonel ortodontik mekaniklerle kapanışı açma çabaları overjeti daha da kötüleştirecektir. Çünkü eğer posterior dişler ekstrüze edilirse mandibula aşağı ve geriye rotasyon yapacaktır. Daha büyük bir hastada, intruziv mekanikler kullanılarak bu etkileşim yapılabilir. Deneyimli klinisyen için bu tipin düşüncesi ikinci tabiat olmaya başlar, fakat ihtimaller listeleme işlemi ve daha sonra bunaların etkileşimlerini düşünmek, komplike vakalar ve multipl problemler ele alındığında büyük fayda sağlar.

Diabette ( Şeker Hastalığı) Ortodontik ve Diğer Diş Tedaviler Yapılabilir mi?

Kontrol altında olmayan şeker hastalığında

? Ağız kuruluğu, kronik gingivitis,

? Periodontitis

? Alveoler kemik ve pdl kaybı

? Kemiklerde geç iyileşme

? Bakteriyel ve mantar enfeksiyonlarına yatkınlık gözükebilir.

Bu yüzden iyi bir planlama yapılmalı ve   ortodontik kuvvetlerin miktarı çok küçük tutulmalı oral hijyenin çok iyi tutulması gerekir. Rahatlıkla ortodontik tedavi ve diğer diş tedavileri, implant, protez, diş beyazlatma yapılabilir.

Telsiz Ortodonti Fiyatları?

Telsiz ortodonti yani şeffaf plaklarla ortodonti kavramıdır. Her vaka için uygun değildir. Ortodonti uzmanınca değerlendirilmelidir. Invisalign, orthoclear, clear aligner gibi firmalarca yapılmaktadır. Şeffaf plaklarla ortodontik tedavi fiyatları Ankarada vaka durumuna göre değişmektedir. Tek ve standart bir telsiz ortodonti ücreti yoktur. İnternetten fiyat araştırmak yanıltıcı olabilir diş hekiminize danışmalısınız.

Hamilelerde Diş Tedavileri ve Ortodontik Tedaviler Yapılabilir Mi?

Çok Büyük cerrahi girişimler hamileliğin ilk 3 ve son 3 ayında mecbur kalmadıkça yapılmaz ama genelde bir çek dental girişim rahatlıkla hamilelikte yapılabilir. Hastanın ilaç kullanmasını gerektirilebilecek işlemler yapılmamalıdır. Hamilelikte ortodontik tedaviler yapılabilir. Ya da ortodontik tedavisi devam eden hastalar bebek planlayabilir.

Diabette ( Şeker Hastalığı) İmplant ve Diğer Diş Tedaviler Yapılabilir mi?

Eğer şeker hastalığı kontrol altındaysa yani hastanı şekeri normal seviyelerdeyse yapılabilir. Fakat kontrolsüz şekerde sorun olabilir.

Ortodontik Tedavi Yapan Ankara'daki Devlet Hastaneleri Hangileridir?

Ankarada hemen hemen bütün ağız diş sağlığı merkezleri ve üniversite hastaneleri, bir çok askeri hastanede ortodonti tedavisi yapılmaktadır

Ortodontik Tedavilerin Süresi?

Alt ve üst çene sabit ortodontik tedavi süresi ortalama 1-1.5 sene cibarı sürmektedir. Dişlere titreşim veren özel cihazlar ve diş çevresine hastanın kendi kanından elde edilen plazma enjeksiyonu gibi bazı uygulamaların her ne kadar diş hareketlerini hızlandırıp tel tedavi süresini kısalttığı iddia edilse de bu konuda uzan vadeli ve ciddi çalışma yoktur sadece deneysel tekniklerdir.

Devlet Ortodonti Ücretlerini Karşılıyor mu?

SSK, SGK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı özeldeki ortodonti ücretlerinin belli bir kısmını karşılıyor fakat bir devlet kurumundan özelde ortodontik tedavi yaptırabilmek için bir SUT a göre sevk belgesi alınması gerekiyor.

 

Renkli Diş Telleri Olur Mu?

Braketler ve içlerinden geçen ark telleri genelde metal rengindedir. Ayrıca diş renginde braketler ve ark telleri (teflon kaplı) estetik amaçlı kullanılmaktadır. Altın braketlerde mevcuttur.  Onun haricinde etrafta gördüğümüz pembe, mavi, mor ya da takım renklerinde renkli diş telleri ark telini braketlere bağlamak için kullanılan lastik ligatürlerden kaynaklanmaktadır.

Diş Telleri Ağrı Yapar mı?

Genelde teller ilk takıldıktan ve kontrollerden sonra ki birkaç gün ufak tefek ağrılar olmaktadır. Ağrı herkesçe farklı algılanır bazı hastalar bu süreçte ağrı kesici kullanma ihtiyacı hissederken bazıları hiçbir ağrı hissetmediklerini söyleyebilirler. Ama genel olarak ortodontik tedaviler esnasında çok şiddetli ağrıların olduğu söylenemez.

Hızlı Diş Teli Tedavisi Nedir?

Sürtünmenin azaltılması ile  ( kilitli braket sistemleri, geniş slotlu breketler gibi) ortodontik tedavi süreleri geçmişe göre kısalmıştır.

Ayrıca bazı firmaların ürettiği dişlere titreşim vererek ortodontik tedavi süresini kısalttığı düşünülen sistemler mevcuttur. Bunlardan en yaygın  OrthoAccel ce üretilen AcceleDent dir.

Ortodontik tedavi esnasında bu aygıtla dişlere belli oranlarda titreşimler verilerek diş hareketlerinin dolayısıyla da ortodontik tedavi süresinin kısaltılması amaçlanmıştır. Biraz deneysel sistemlerdir.

Detaylı Bilgi ve Randevu Talebiniz İçin